GELENEĞİMİZCE HAYLİ TAHRİF EDİLMİŞ BİR
AYET
Esat ARSLAN
28 Muharrem 1446
3 Ağustos 2024
Esat Arslan |
NİSA
24. Bir de harp esiri olarak elinize geçen cariyeler dışında (illa), evli
kadınlarla (muhsan) evlenmeniz Allah yazısı olarak haramdır.
Bu ayet bin dört yüzyıllık geleneğimizce
manası hayli tahrif edilmiş ve bu tahrif sonucu savaşta esir olarak ele geçen
evli kadınlara tecavüz etme izni verildiği sanılmıştır.
Oysa ayetin bu verdiğimiz meali hayli
sorunludur. Sorun da gerek ‘evli kadın’ olarak çevrilen ‘muhsan’ kelimesinin
gerekse de ‘dışında’ olarak çevrilen ‘illa’ kelimesinin yanlış anlaşılmasından
doğar.
Eğer Kuran’da bir kelimeye birbirine taban tabana zıt iki mana verilemeyeceği kabul edilecekse ‘muhsan’ kelimesi ‘evli kadın’ olarak çevrilemez. Zira aynı pasajda ‘muhsan,’ kendisiyle evlenilmesi yasak olan ‘evli kadın’lara değil, kendisiyle evlenilmesi farz olan ‘özgür kadın’lara işaret eder. Ayet şöyledir:
NİSA 25. İçinizden kim hür olan mümin kadınları (muhsan) nikahla alacak mali güce sahip değilse, ona da iyilik duygularıyla sahip bulunduğunuz mümin genç kadın yoldaşlarınız var.
Farklı bir surede de ‘muhsan’ kelimesi yine kendisiyle evlenilmesi yasak olan ‘evli kadın’lara değil, kendisiyle evlenilmesi farz olan ‘özgür kadın’lara işaret eder. Ayetler şöyle:
MAİDE 5. Hür mü'min kadınlarla (muhsan), sizden önce kendilerine kitap verilenlerin hür kadınları (muhsan), namusunuzu muhafaza etmek, zina etmemek, gizli dost tutmamak, kendilerine mehirlerini verip nikahlamak şartıyla size helaldır.
‘İlla’ kelimesi ise illa ki evli kadınlar ve cariyeler arasında bir kesişim kümesinin varlığını işaret etmek zorunda değildir. Aşağıdaki ayetler Nisa 24’ten hemen sonra gelen bir pasajdan alınmıştır. Ve bu ayette ‘illa’ kelimesi bir kesişim kümesine işaret etmez. İki kümenin tam bir birbirini dışlama durumuna işaret eder.
NİSA 29. Ey iman edenler, kendiliğinizden rıza ile yaptığınız bir alışveriş dışında (illa) mallarınızı aranızda haksız bahanelerle yemeyin.
Yukarıdaki ayete göre rıza ile yapılan
alışveriş ve malları haksız bahanelerle yemek birbiriyle kesişen değil,
birbirini tamamen dışlayan kümelerdir. Nisa 24’teki cariyeler ve muhsan
kümeleri de birbiriyle kesişen değil, birbirini tamamen dışlayan kümeler olarak
okunabilir.
Şimdi ayetin çevirisini biraz yorumlu olarak yeniden yazalım:
NİSA 24. İyilik duygularınızın sahip olduğu kadınlar (cariyeler) değil (illa), özgür kadınlar (muhsan)… (Bunlarla evlenmey)i size yazdı.
Çeviriyi niye böyle yaptığımı anlamak için önce bu ayetlerin geçtiği pasajın bütününü Elmalılı çevirisinden aktarayım:
NİSA 23. Size şunları nikahlamak haram kılındı: Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek ve kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kızkardeşleriniz ve karılarınızın anneleri, ve kendileri ile zifafa girdiğiniz kadınlarınızdan olan ve evlerinizde bulunan üvey kızlarınız. Eğer üvey kızlarınızın anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Sulbünüzden gelen (öz) oğullarınızın hanımları ile evlenmeniz ve iki kız kardeşi birlikte nikahlamanız da haramdır. Ancak cahiliyyet devrinde geçen geçmiştir. Şüphesiz ki Allah gafur (çok bağışlayıcı) ve çok merhamet edicidir. 24. Bir de harp esiri olarak elinize geçen cariyeler (ma meleket eymanukum) dışında, evli kadınlarla (muhsan) evlenmeniz Allah yazısı olarak haramdır. Bunların dışındakileri ise, zinadan kaçınıp namuslu yaşamak üzere mallarınızla istemeniz size helal kılındı. O halde hangisiyle nikah ile münasebette bulundunuzsa mehirlerini kendilerine bir farz olarak verin. O mehri kesiştikten sonra aranızda bir değişiklik yapmak hususunda anlaşmanızda da size bir günah yoktur. Her zaman Allah hakkıyla bilen mutlak hüküm sahibidir. 25. İçinizden kim hür olan mümin kadınları (muhsan) nikahla alacak mali güce sahip değilse, ona da sahip bulunduğunuz (ma meleket eymanukum) mümin cariyelerinizden (feteyat) var. Allah, kadrinizi imanınız ile çok iyi bilir. Siz müminler hep birbirinizden sayılırsınız, o halde fuhuşta bulunmayan gizli dost edinmeyen, namuslu yaşamakta olan cariyeleri sahiplerinin izniyle nikahlayınız, mehirlerini de güzelce kendilerine veriniz. Eğer evlendikten sonra bir fuhuş irtikap ederlerse o vakit bunlara, hür kadınlar (muhsan) üzerine terettüp edecek cezanın yarısı lazım gelir. Bu durum sizden günaha girmek korkusunda olanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Bununla beraber Allah günahları bağışlayandır, merhamet edendir.
Dediğim gibi Elmalılı’nın çevirisine göre ‘muhsan’
birbirine taban tabana zıt iki anlama geliyor. Nisa 24’te kendisiyle
evlenilmesi yasak olan ‘evli kadın,’ Nisa 25’te ise kendisiyle evlenilmesi farz
olan ‘özgür kadın’…
Ayrıca Elmalılı Kuran’da savaş esiri kadınlar
için kullanılan ‘ma meleket eymanukum’ (iyilik duygularınızın sahip olduğu
kadınlar) ya da ‘fetayat’ (genç kadın yoldaşlarınız) gibi ibareleri direkt
cariyeler diye çeviriyor. Böyle çevrilince de Kuran’ın savaş esiri kadınlara
gösterdiği saygı ve hürmet tamamen görünmez oluyor. İnsan Elmalılı’nın
çevirisini okuyunca savaş esiri kadınlara tecavüz etme hakkı olduğuna
inanabiliyor.
Oysa Kuran’ı Kuran’la tefsir edeceksek savaş esiri kadınlara Allah Nur Suresinde de ‘feteyat’ adını veriyor: yani ‘genç kadın yoldaşlarınız’… Ve onlar eğer herhangi bir şekilde cinsel ilişkiye girmeyi istemiyorlarsa onları haksız arzulara zorlamanın yasak olduğunu beyan ediyor. Ayet şöyle:
NUR
33. Dünya hayatının geçici nimetini kazanacaksınız diye, sakın namuslu kalmayı
dileyen genç kadın yoldaşlarınızı (cariyelerinizi) haksız arzulara zorlamayın.
Her kim de onları haksız arzulara zorlarsa, şüphesiz ki Allah, onların zorla bu
işe sürüklenmesinden sonra, onları bağışlar, merhamet eder.
Şimdi Nisa 23-25’e kendi çevirimi verebilirim. Benim çevirim gelenekten hayli farklı fakat Kuran’ın ne kastettiğini çok daha berrak anlatıyor.
NİSA
23. Size şunları nikahlamak haram kılındı: Anneleriniz, kızlarınız, kız
kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek ve kız kardeşlerinizin kızları,
sizi emziren süt anneleriniz, süt kızkardeşleriniz ve karılarınızın anneleri,
ve kendileri ile zifafa girdiğiniz kadınlarınızdan olan ve evlerinizde bulunan
üvey kızlarınız. Eğer üvey kızlarınızın anneleri ile zifafa girmemişseniz
onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Sulbünüzden gelen (öz)
oğullarınızın hanımları ile evlenmeniz ve iki kız kardeşi birlikte nikahlamanız
da haramdır. Ancak cahiliyyet devrinde geçen geçmiştir. Şüphesiz ki Allah gafur
(çok bağışlayıcı) ve çok merhamet edicidir. 24. İyilik duygularınızın sahip
olduğu kadınlar (savaş esiri kadınlar) değil de özgür kadınlar
(muhsan)…(Bunlarla evlenmeyi) size yazdı. (Yukarıda) sayılanlar dışındakileri
zinadan kaçınıp namuslu yaşamak üzere mallarınızla istemeniz size helal
kılındı. O halde hangisiyle nikah ile münasebette bulundunuzsa mehirlerini
kendilerine bir farz olarak verin. O mehri kesiştikten sonra aranızda bir
değişiklik yapmak hususunda anlaşmanızda da size bir günah yoktur. Her zaman
Allah hakkıyla bilen mutlak hüküm sahibidir. 25. İçinizden kim hür olan mümin
kadınları (muhsan) nikahla alacak mali güce sahip değilse, ona da iyilik
duygularınızın sahip olduğu (ma meleket eymanukum) genç mümin kadın
yoldaşlarınız (feteyat) var. Allah, kadrinizi imanınız ile çok iyi bilir. Siz
müminler hep birbirinizden sayılırsınız, o halde fuhuşta bulunmayan gizli dost
edinmeyen, namuslu yaşamakta olan bu kadınları ailelerinin izniyle
nikahlayınız, mehirlerini de güzelce kendilerine veriniz. Eğer evlendikten
sonra bir fuhuş irtikap ederlerse o vakit bunlara, hür kadınlar (muhsan)
üzerine terettüp edecek cezanın yarısı lazım gelir. Bu durum sizden günaha
girmek korkusunda olanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır.
Bununla beraber Allah günahları bağışlayandır, merhamet edendir.
…
Kuran’a göre sadece ‘muhsan,’ yani ‘özgür
kadın’larla evlenebilirim. Eğer ‘muhsan’ ile evlenemiyorsam o zaman da savaşta
esir olarak elimize geçmiş, kendisine İslami değerler öğretilmiş ve mümin
olmayı seçmiş kadınlarla tamamen onların rızasını alarak evlenebilirim. Zira
savaşta esir olarak ele geçmiş bu kadınlar iyilik duygularımızın sahip olduğu
genç kadın yoldaşlarımızdır. Bu pasajları baz alacaksak ve Kuran’ı Kuran’la
tefsir edeceksek savaşta esir olarak ele geçmiş bir kadına hiçbir şekilde
tecavüz etmeye izin yoktur. Yani Kuran’da konuşan Allah hiçbir koşulda bir
kadına tecavüz etmeye izin vermez. Cinsel ilişki tamamen karşılıklı rızaya
dayanır Kuran’ın Allah’ına göre…
Ama bu ayetler tarihte böyle uygulanmadı.
Dediğim gibi Kuran’ın savaş esiri kadınlarla ilgili hükümleri daha ilk dönemden
itibaren tahrif edilerek uygulandı. Zira Kuran bir devrimin kitabıyken,
Kuran’ın yedinci asırdaki pratiği oldukça vahşi ve hayvani bir toplumu adım
adım reformlarla insanileştirmeye çalışıyordu.
Yedinci asırda sahabilerden itibaren
uygulanan köle ve cariye hukuku kendi çağındaki savaş hukukuna göre hayli ciddi
bir ilerlemeyi temsil ediyordu. Fakat bu hukuk Kuran’ın amaçladığı hukukun
hayli gerisindeydi. Daha sonrasında Kuran’ın yedinci asır pratiği Kuran’ın
amaçladığı ütopyaymış zannedildi ve buradan köle ve cariye hukukuna ait bugün
savunması imkansız hükümler devşirildi. Ve nihayetinde bu hükümler bugün IŞİD
terörünü doğurdu.
Oysa Kuran’ı Kuran’la anlamlandıracaksak
Kuran’daki esir hukuku ile çağımızın vicdanı arasında herhangi bir çatışmaya
girmek lüzumu yoktur. Zira Kuran çağımızın vicdanını doyuracak bir muhtevaya ve
hassasiyete sahiptir.
…
NOT
Yukarıda tartışmayı uzatmamak için ‘muhsan’
kelimesini ‘özgür kadın’ olarak çevirdim. Tam bir çeviri yapmak gerekseydi ‘özgür
ve namusunu koruyan kadın’ ibaresini kullanmamız gerekirdi. Tam çeviri bu olsa
da Kuran ‘muhsan’ kelimesini asla ‘evli kadın’ anlamında kullanmaz. Ve ne yazık
ki Nisa 24’ün bu makalenin başında verdiğim çevirisi gerek Arapça tefsirlerde
gerekse de Türkçe meallerde tam bir tahrifin ürünüdür. Sahabilerin büyük
savaşlardan sonra elde ettikleri sayısız savaş esirini ne yapacaklarını
bilemediği bir dönemden başlayan bir tahrifin ürünü…
0 Yorumlar