Ticker

6/recent/ticker-posts

Ad Code

Responsive Advertisement

Gürgün Karaman: Baba Tahir Uryan’ın Duası ve Tuğrul Bey’in Bir Mektubu

 

Gürgün Karaman

Baba Tahir Uryan’ın Duası ve Tuğrul Bey’in Bir Mektubu

Sayın Müfid Yüksel’in sosyal medyada “Selçuklu Sultan Tuğrul Bey’in Bizans İmparatoru’na Bilinmeyen Bir Mektubu” şeklinde yaptığı bir paylaşım üzerine aşağıdaki yazıyı yayınlamayı uygun gördük. Çünkü Tuğrul Bey’in, Baba Tahir’in duasına mazhar olduğu tarihi kaynaklarda mevcuttur. 2020 Yılında Baba Tahir’in tek düşünce eseri olan Kelimât’ül Qisâr adlı eseri tarafımızca büyük bir çabayla temin edilmiş ve ilk defa Türkçe’ye şerh edilerek çevrilmişti. Tam bir irfan hazinesi olan bu eser maalesef yeterli ilgiyi görmedi. Türkiye toplumunun (Türk ve Kürt’üyle birlikte vs.)  ilme ve tarihsel şuura dair kavrayışı ideolojik, gettocu, cemaatçi, militarist, tahrifatçı, ulusçu vb. olması bu durumun en büyük sebepleri arasındadır. Oysaki tarih, bir Müslüman için iman ve inkâr alanı değil; sadece ama sadece bir ibret alanıdır.  Diğer taraftan Türkiye toplumu, tarihi bir kılıç tarihi olarak okumayı ikinci plana düşürmeli ve tarihi acilen bir kalem/ilim tarihi olarak okumalıdır.

Baba Tahir Uryan: Kelimât’ül Qisâr’dan (Çeviri, Felsefi ve Tasavvufi Açıklama: Gürgün Karaman-Beşar El Ceryan, Bir Kitap Yay. 2020.)

Baba Tâhir Uryân 11. yüzyılda yaşamış, fikirleriyle, tasavvufi-fel­sefi görüşleriyle, dubeytileriyle (çift beyit), çarinleriyle (rubai/dörtlük) tarihe damga vurmuş büyük bir Kürt şahsiyettir. Şiirlerini Kürtçe’nin Lurî ve Goranî lehçesiye yazmıştır. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’le aynı çağda yaşamıştır. Hayatı hakkında kaynaklarda yeterli bilgiler tespit edilememiştir. Çok geniş bir yelpazede sadece dubeytilerine ve çarinle­rine yer verilmiştir.

Rahatü’l Sudur adlı kitap, onun yaşamı hakkında bazı bilgiler vermektedir. Bu kaynağa göre H. 447 (M. 1055) yılında Selçuklu Sultanı Ertuğrul Bey, Hemedan’a geldiğinde Baba Tâhir, “Sen nasıl gelip İslam’ın içinde iş yapıyorsun?” diye ihtar eder. Bu ihtar, Tuğrul Bey tarafından dikkate alınır. Bu kaynağa göre Baba Tâhir, H.447 (M. 1055) yılından ölmüştür. Baba Tâhir, Hamedan Hükümeti Hakevi ve Deylemi hükümetle­ri zamanında yaşamıştır

Mehmet Emin Zeki Beg’in ve diğer kaynakların referans olarak gösterdiği Rahatü’l Sudur adlı eserde Baba Tâhir ile Tuğrul Bey arasında geçen olay şudur: Rivayetlere göre Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, Hemedan’a girdiğinde buradaki üç büyük şahsiyeti ziyaret etmek istemiştir. Bu zatlar Baba Tâhir Uryan, Baba Cafer ve Baba Hamşâd’dır. “Baba” sıfatlarından anlaşılan şu ki Baba Tâhir ile birlikte bu iki büyük zat da Kürt’tür ve bu bölgede yaşayan Kürtlerin Ehl-i Hak (Reya Haq) inancına mensupturlar. Bu konudaki bilgi TDV İslâm Ansiklopedisi’nde şu şekilde yer almaktadır:

“Râvendî’nin Râatü’-Sudûr adlı eserindeki bir kayda göre ise Sel- çuklu sultanı Tuğrul Bey 447ye (1055) doğru Hemedana geldiğinde, o sırada burada şöhret yapmış üç şeyhten biri olan Baba Tâhir-i Uryân’ı ziyaret etmişti. Bu durumda onun 1055’te veya daha sonra ölmüş olması gerekir. Deylemliler’in akrabaları sayılan Kâkûyîler’in (1007-1051) Hemedan’daki hâkimiyetleri 435’e (1043-44) kadar sürdüğüne göre bu tarih, onun Deylemliler döneminde yaşadığına dair verilen bilgilere uygundur. Ayrıca onun İbn Sînâ’nın (ö. 428/1037) çağdaşı olması da 1010’da değil 1055’te ölmüş olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Aynülkudât el-Hemedânî’nin idamına (1273) şahit olduğuna dair rivayet ise tamamıyla uydurmadır. Mezarı Hemedan’ın kuzeyinde Bûn-i Bâzâr mahallesinde küçük bir tepe üzerindedir.”2 Baba Tâhir Uryan, bir Yarêsan (Ehl-i Haq) ) şairidir. Bazı şiirleri Yarêsanların kutsal kitapları olan “Serencam”da da yer almıştır. (Geniş bilgi için bkz.: Baba Tahir Uryan/Kelimât’ül Qisâr. Çeviri, Felsefi ve Tasavvufi Açıklama: Gürgün Karaman-Beşar El Ceryan, Bir Kitap Yay. 2020.)

Tuğrul Bey Hemedan’da Hızır denilen dağda bu pirleri görünce atından inerek kudretli veziri Ebu Nasır el-Kunduri ile birlikte onların huzuruna vardı. Sultan onları görünce atından inerek Vezir Ebû Nasr el-Kundûrî ile onların yanına gelerek ellerini öptü. Baba Tâhir gönlü yanık biriydi. Ona, “Ey Türk! Allah’ın kullarına nasıl muamele edeceksin?” diye sordu. Sultan, “Sen nasıl emredersen?” diye cevapladı. Baba Tâhir ona “Allah, adalet ve iyilikle emreder.” ayetini okudu. Bunun üzerine Sultan ağladı ve “Öyle muamele ederim.” dedi. Baba, yıllarca abdest aldığı kırık ibriğini elinde tutuyordu. Onu kendi elinden çıkarıp Sultanın parmaklarına geçirdi ve “Dünya memleketini böylece senin eline geçirdim. Adaletli ol!” dedi. Sultan, sonraları bir dilek veya muharebe anında onu parmaklarında tutardı.” (1). Dönemin bir açıdan, din, mezhep ve düşünce özgürlüğü açısından şunu belirtmekte fayda vardır: Birincisi Tuğrul Bey’in şahsiyeti, ikincisi ise veziri olan el-Kunduri’nin dini-mezhebi görüşü. Oğuzlar’ın Kınık boyundan Selçuk Bey’in torunu olan Tuğrul Bey hakkında gerek İbni Kesir’in gerekse diğer tarihçilerin anlatımları dikkate alındığında Tuğrul Bey’in gerçekten gelmiş geçmiş yöneticiler içinde çok özel bir yeri olduğu açıktır. Burada sadece İbni Kesir’in anlatımı ile yetineceğiz. “Sultan Tuğrul Bey, yumuşak huylu, çok tahammüllü, sırrı çok gizleyen bir kimseydi. Namazlarına çok dikkat ederdi. Pazartesi ve perşembe günleri oruç tutar, hep beyaz elbiseler giyerdi. Vefat ettiğinde yetmiş yaşındaydı.” (2). Veziri el-Kunduri ise Mutezili-Hanefi bir düşünürdür. Mutezili düşünürlerin rasyonel düşünce tarafları dikkate alındığında böyle bir karşılaşmada vezir el-Kunduri’nin tavrı da dikkate şayandır. Çünkü Mutezile geleneği rasyonel düşünce akımı olup “mistik, tasavvufi” gelenekle arasında düşünsel olarak büyük bir uyuşmazlık vardır. Ziyaret edilen pirlere karşı Vezir Kunduri’nin hürmet göstermiş olması takdire şayan bir durumdur. O dönemdeki düşünce özgürlüğünün bugün ile kıyaslanamayacak dü- zeyde yüksek olduğunu belirtmek gerekir. Burada tarihsel bir anakronizme düşmeden şunu belirtmek gerekir: “Perspektifler oluşturulmalı, öyle perspektifler ki dünyayı yerinden uğratsın, yadırgatsın, onu bütün çatlakları, kırışıklıkları, yara izleriyle birlikte bir gün Mesih’in ışığında görüneceği gibi sefalet ve çarpıklığıyla göstersin… Yaşlı kuşağın eskimiş, tutarsız, güvensiz düşünceleri bile, sonrakilerin parıltılı budalalığından daha verimli bir diyalog zemini sunar bize… Belki orada da aynı şarkı çalıyordur, kim bilir…”

Tuğrul Bey (Temsili)

Sultan Tuğrul Bey’in Bizans İmparatoru’na Bilinmeyen Bir Mektubu

Emîr Tuğrul Bey’in Rûm (Bizans) Hükümdarına Mektubunun Nüshası:

Bu mektubumuz Rûm’un sahibi (Bizans) hükümdarına -Allah ömrünü uzatsın!- dır. Allah onu, İslam saadeti, tam iman ve Hakk’ın yardımıyla nasiplendirsin ve ona yetişkin askerler nasip etsin [3a]. Onu davet ettiğimiz ve ona sunduğumuz bu şeyde; kendisinin ve halkının selameti, ülkesinin ve (sahip olduğu) nimetlerin korunması, askerlerinin ve memleketindeki halkın saadeti için selâmet vardır. Bilsin ki, Yüce Allah bizi İran hükümdarlarının (ekȃsire) mülküne yerleştirdi ve hilafet tahtını müdafaaya ehil kıldı.

Bizi, kınından çekilmiş, keskinliği körelmeyen bir kılıç ve sönmeyen bir ateş kıldı. Bize, büyük zaferler ve muvaffakiyetler ihsan etti [3b]. Bizim çelik kolumuzu, her yere yayılan, ölüme meydan okuyan, yüce dağlarda ve engin denizlerde ilerleseler dahi (oraları) müreffeh kılan, pazuları kuvvetli Türkler, Deylemliler ve Kürtlerden çeşitli kabilelerle güçlü kıldı. Biz, elçimizin dönüşünü ve Yüce Emîr (el-emîru’l-celîl) Ebû Mansûr Vehsûdȃn -Allah onları daima korusun!- ’ın muvafakatini bekliyoruz. O, düşüncesini söylesin ki, (biz de) buna göre hareket edelim; atlılarımızı ona doğru gönderelim, Yüce Allah’ın izniyle! (Kaynak ve Mektubun orijinali için bkz.: Osman G. Özgüdenli, Sultan Tuğrul Bey’in Bizans İmparatoru’na Bilinmeyen Bir Mektubu, Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü)

Dipnotlar

(1) Kadri YILDIRIM, Baba Tahirê Uryân: Hayatı, Görüşleri, Divanı, Avesta Yay., İstanbul 2013, s. 20-25; Yrd. Doç. Dr. Ahmet Faruk ÇELİK, Bâbâ Tâhir-İ Hemedânî Divanının Mehdî-İ Hamîdî Nüshasında Geçen Dobeytîleri Ve Türkçe Tercümesi; HaciSAĞLIK, e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi/Journal of Oriental Scientific Research (JOSR) ISSN:1308-9633 Mayıs-2018 Cilt:10 Sayı:2 (20)/May-2018 Volume:10 Issue:2 (20) Sayfa:708-723.

(2) 4 İbni Kesir, Büyük İslam Tarihi, Çağrı Yay., İstanbul 2000, Cilt 12, s. 201

Dosyayı İndirmek için tıklayınız.

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Ad Code

Responsive Advertisement