Ticker

8/recent/ticker-posts

Ad Code

Responsive Advertisement

Gulam Hüseyin İbrahimi Dinani 'de Sühreverdi ve Molla Sadra’nın Felsefi Mirası

Bu makale 101 kez okundu.

Gürgün Karaman

Bu yazıda üstat İbrahimi Dinani'den ehl-i irfan ve ehl-i işrak için bir seçki yaptık. Seçkinin sonunda da kısa bir değerlendirmeye yer verdik.

Gulam Hüseyin İbrahimi Dinani

Rûhaniyet alemi seslerle doludur fakat onları duyabilecek kulak, görebilecek gözler gerekir. Fakat bizim gözümüz kör, kulağımız sağırdır.

Ruh ve beden, aynı hakikatin farklı mertebeleridir; biri diğerinden ayrı değil, tekâmülün bir yansımasıdır. 

Bilgi, kalbin aynasında parlar; gözün gördüğü değil, ruhun kavradığı gerçektir.

Mevlana’nın ney’i, insanın içindeki gizli ateşi çalar; anlamayana sadece bir sesten ibaret kalır.

Felsefe, soruları susturmak değil, insanın kendi sırrını keşfetmesi için kapıları açmaktır.

Şihabeddin Sühreverdi Özlü Sözleri

Şeyh-i İşrak’ın hikmeti, Allah vergisi bir nurdur; ne bahsi ne de zevkiyle başka bir ekolde benzerini bulamazsın. 

Sühreverdi, varlığı nûrla tanımlar; mahiyetin asaleti zihnin bir oyunu, hakikat ise ışığın ta kendisidir.

Hikmet-i İşrak, aklı aşan bir sezgidir; kalbin gözüyle görülen, aklın asla kavrayamayacağı bir hakikattir.

Varlığın hakikati zihinde değil, sezgide saklıdır; Molla Sadra, kalbin aynasında hakikati bulmamızı öğretir.

Molla Sadra der ki: Amelin değeri marifetle ölçülür; niyetsiz bir ibadet, ruhsuz bir gövdedir.

Sühreverdi’yi en iyi okuyan Molla Sadra’dır; onun talikâtı, 900 yıllık bir mirasa yeni bir soluk getirir.

Sühreverdi ile Molla Sadra, hakikatin iki farklı yüzüdür; biri ışığın kaynağı, diğeri o ışığın sonsuz yolculuğudur.

Heidegger’in varlığı arayışı, Molla Sadra’nın izlerini taşır; Batı ile Doğu, bilinmez bir köprüde buluşur.

Sühreverdi’nin hikmeti, gökyüzünden yeryüzüne inen bir nurdur; bu nuru anlamak için kalbin uyanık olması gerekir.

Şeyh-i İşrak, mahiyetin asaletini savunurken zihnin sınırlarını zorlar; o, hakikati ışığın hiyerarşisinde arar.

Sühreverdi’nin felsefesi, aklı bir merdiven gibi kullanır; ama asıl zirveye sezgiyle ulaşılır.

Hikmet-i İşrak’ta her ışık, bir önceki ışığın aynasıdır; hakikat, bu aynaların sonsuz yansımasında gizlidir.

Molla Sadra Hakkında Özlü Sözleri

Molla Sadra, varlığın hareket ettiğini söyler; bu hareket, cevherin özünden gelir ve sonsuzluğa uzanır.

Molla Sadra’ya göre hakikat, huzuri bilgide saklıdır; zihin, ancak kalbin aynasında gerçeği görebilir.

Molla Sadra’nın hikmeti, Meşşai ile İşraki’yi buluşturur; o, bu sentezle felsefeyi yeniden inşa eder.
 
Varlığın asaleti, Molla Sadra’nın kalemiyle yeniden doğar; mahiyet, onun gözünde sadece bir gölgedir."


Sühreverdi ve Molla Sadra Arasındaki İlişki Üzerine

Sühreverdi’nin ışığı, Molla Sadra’nın elinde bir meşale olur; o, bu ışığı daha da parlatarak hakikate yöneltir.

Molla Sadra, Sühreverdi’yi okuyarak onun eleştirilerini aşar; bu, 900 yıllık bir düşüncenin yenilenmesidir.

Sühreverdi’nin nûr anlayışı, Molla Sadra’da varlığın sonsuzluğuna dönüşür; bu, iki büyük aklın buluşmasıdır." 

Felsefe, Sühreverdi ile ışığı, Molla Sadra ile hareketi bulur; bu ikisi, hakikatin iki kanadıdır. 

Batı’da Heidegger’in varlığı arayışı, Molla Sadra’nın izlerini taşır; Doğu’nun hikmeti, sessizce Batı’yı aydınlatır.

Sühreverdi’nin İşraki felsefesi ile Molla Sadra’nın Hikmetü'l Mütealiye’sini karşılaştıran ve tamamlayıcı yönlerini vurgulayan bu sözler, aynı zamanda Dinani’nin felsefeye bakışını ve mistik-sezgisel unsurlara verdiği önemi yansıtıyor. Şimdi, metindeki temel temaları ve Dinani’nin yorumlarını daha iyi anlamak için birkaç noktayı kısaca ele alalım:1. Sühreverdi’nin İşraki FelsefesiDinani, Sühreverdi’nin felsefesini “nur” (ışık) kavramı etrafında şekillenen bir hikmet olarak tanımlar. Sühreverdi, varlığı “nur” ile açıklarken bazen mahiyetin asaletini bazen de vücudun (varlık)asaletini savunur. Ama Sühreverdi’de her zaman geçerli olan yöntem işraki tavırdır. Dinani’nin şu sözü bu yaklaşımı özetler:
“Hikmet-i İşrak, aklı aşan bir sezgidir; kalbin gözüyle görülen, aklın asla kavrayamayacağı bir hakikattir.”
Bu, Sühreverdi’nin aklı bir araç olarak kullanmakla birlikte, asıl hakikatin sezgi ve ilahi ilhamla açığa çıktığını savunduğunu gösterir. Dinani, Sühreverdi’nin nur hiyerarşisini (dikey ve yatay) vurgulayarak, onun felsefesinin eşsizliğini ve ilahi bir kaynaktan beslendiğini belirtir.
2. Molla Sadra’nın Hikmetü'l Mütealiye’siMolla Sadra’nın felsefesi, Dinani tarafından dinamik ve sentezci bir sistem olarak ele alınır. Molla Sadra’nın “Hareket-i Cevherî” (cevherin hareketi) teorisi, varlığın statik olmadığını, sürekli bir tekâmül ve dönüşüm içinde olduğunu savunur. Dinani, bu teoriyi şöyle ifade eder:
“Molla Sadra, varlığın hareket ettiğini söyler; bu hareket, cevherin özünden gelir ve sonsuzluğa uzanır.”
Ayrıca Molla Sadra’nın Meşşai (Aristotelesçi) ve İşraki felsefeleri birleştirerek oluşturduğu sentez, Dinani tarafından “felsefenin yeniden inşası” olarak görülür. Molla Sadra’nın huzuri bilgi anlayışı, hakikatin zihinsel analizden ziyade sezgisel bir deneyimle kavranabileceğini vurgular.
3. Sühreverdi ve Molla Sadra Arasındaki İlişkiDinani, bu iki filozofu hakikatin iki farklı ama tamamlayıcı yüzü olarak görür. Sühreverdi’nin “nur” kavramı, Molla Sadra’nın “varlık” anlayışıyla yeniden yorumlanır ve geliştirilir. Dinani’nin şu ifadesi bu ilişkiyi netleştirir:
“Sühreverdi’nin ışığı, Molla Sadra’nın elinde bir meşale olur; o, bu ışığı daha da parlatarak hakikate yöneltir.”
Molla Sadra’nın, Sühreverdi’nin Hikmetü’l-İşrâk eserine yazdığı talikât (şerhler), onun İşraki felsefeyi derinlemesine anladığını ve eleştirilerle zenginleştirdiğini gösterir. Dinani, bu talikâtları “900 yıllık bir mirasın yenilenmesi” olarak değerlendirir.

Dinani’nin felsefeye yaklaşımı, sorgulayıcı ve keşif odaklıdır. Şu sözü bunu açıkça ortaya koyar: “Felsefe, soruları susturmak değil, insanın kendi sırrını keşfetmesi için kapıları açmaktır.”
Bu, onun felsefeyi bir hakikat arayışı ve insanın kendini tanıma yolculuğu olarak gördüğünü gösterir. Ayrıca, Dinani’nin Molla Sadra ve Sühreverdi’yi Batı felsefesiyle (özellikle Heidegger’le) ilişkilendirmesi, onun evrensel bir felsefi bakış açısına sahip olduğunu ortaya koyar. Heidegger’in varlık sorunsalı ile Molla Sadra’nın dinamik varlık anlayışını bir köprüde buluşturması, Dinani’nin Doğu ve Batı düşüncesini sentezleme çabasını yansıtır.

Dinani’nin yorumları, Sühreverdi ve Molla Sadra’nın felsefelerini yalnızca tarihsel bir bağlamda değil, aynı zamanda evrensel ve çağdaş bir perspektifte ele alır. Sühreverdi’nin “nur” merkezli İşraki felsefesi, hakikatin sezgisel ve ilahi bir kaynaktan geldiğini savunurken; Molla Sadra’nın “Hareket-i Cevherî” ve Hikmetü'l Mütealiye’si (Aşkın Felsefe), varlığın dinamik ve sürekli bir dönüşüm içinde olduğunu öne sürer. Dinani, bu iki filozofu birbiriyle tamamlayıcı olarak görüp onların fikirlerini modern felsefi tartışmalarla ilişkilendirir. Ayrıca, felsefenin, insanın kendi hakikatini keşfetme yolculuğu olduğunu vurgulayarak bu düşünce sistemlerini hem entelektüel hem de manevi bir çerçevede ele alır.



Yorum Gönder

0 Yorumlar

Ad Code

Responsive Advertisement